7 Haziran 2014 Cumartesi

6. Ders Türk ve İslam bilginlerinin bilim dünyasına katkıları

Türk ve İslam bilginlerinin bilim dünyasına katkıları
Biruni: Astronomi ve Matematik Dehası
Al Biruni (Abu?l-Rayhan Muhhamed ibn Ahmad Al- Biruni) 973 yılında şimdi Khiva olarak bilinen şehirde, Özbekistan?da doğdu. İlk öğrenimini yunanlu bir bilginden aldı. Tanınmış ve seçkin bir aileden gelen Harezm'li matematikçi ve gökbilimci biri tarafından evlat edinilen el-Biruni ilk çalışmalarını bu alimin yanında yaptı. İlk eseri Asar-ül Bakiye'dir.

Biruni tam adı Abu'l-Reyhan Muhammed Bin Ahmet El-Biruni El-Harizmi, sadece Türk ve İslam dünyasının değil, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri sayılmaktadır. 15 Eylül 973 tarihinde Ceyhun nehri kıyısındaki Hive kasabasında doğmuştur. 1048 yılında Gazne'de de ölmüştür. Biruni hastalıkları tedavi konusunda değerli bir uzmandı. Yunan ve Hint tıbbını incelemiş, Sultan Mes'ud'un gözünü tedavi etmişti. Otların hangisinin hangi derde deva ve şifa olduğunu çok iyi bilirdi. Eczacılıkla doktorluğun sınırlarını çizmiş, ilaçların yan etkilerinden bahsetmiştir.



Cezeri: Sibernetiğin Kurucusu Bedîüzzaman Cezerî, 1136'da Diyarbakır'da doğdu. Artuklu sarayında 32 yıl başmühendislik görevi yaptı. Bir yığın keşifleri bugün dahi hayret vericidir. Tarihte sibernitiğin ilk kurucusu olma şerefi onundur. 

Evliya Çelebi: Meşhur Seyyah ve Seyahat Yazarı Evliya Çelebi (1611-1682), tarihî seyahat edebiyatımızın unutulmaz sevimli ve saygın bir sîmasıdır. Kendisine has o tatlı, akıcı, arı, duru ve sürükleyici üslûbuyla çağına damgasını vurmuş güçlü bir yazar, coşkun bir şâir, hattat, nakkaş ve bir mûsıkîşinastır. 1611'de şehirler güzeli İstanbul'da gözlerini dünyaya açtı. Babası ünlü velî Ahmed Yesevî'nin soyundan gelen derviş Mehmed Zıllî Efendi'dir. Kanunî'nin Zigetvar Seferi'nde büyük hizmetleri olan, pirinç levhalar üzerine oyma işleyen sanatkâr, hattat bir baba... 


Farabi: Büyük İslam Filozofu
Ebu Nasır Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzlug El-Farabi (879-950) (batıda Alpharabus), Sır-ı Derya?da Faraba şehrinde doğdu. Aristo?nun derin bilgiç çalışmacısı, matematikçi ve doktor olarak ün kazandı. Aristo?nun ve yeni platoncuların çalışmalarının Suriye?li çevirmen ve yorumcularıyla daha yakından tanışmak için Bağdat, Şam, Harran ve Halep?i ziyaret etti. 
Farabi 870-950 yılları arasında yaşamış olan İslam düşünürü. Sistemi Aristoteles mantığına dayanan akılcı bir metafizikten oluşan, Aristoteles'in sistemini Plotinos'un görüşleri yardımıyla, İslam inancı ile uzlaştırmaya çalisan Farabi, Tanrı'nın varoluşunu kanıtlarken, Aristoteles'in akılyürütme çizgisini takip etmiştir. Ona göre, bu dünyadaki nesneler hareket etmekte, değişmektedirler. Dünyadaki nesneler hareketlerini bir ilk Hareket Ettiriciden almak durumundadırlar.

Gazali: Mıhteşem İslam Filozofu ve Müceddidi
İmam-ı Gazalî, bugün bir kısmı İran toprakları içinde kalan Horasan'ın Tûs şehrinde hicri 45 tarihinde (M. 1058) doğmuş, yine Tûs'un yakınlarındaki Tabira kasabasında505'de 55 yaşında vefat etmiştir. Ömrünün ilk seneleri ilim tahsiliyle geçmiş, orta yaşlarında ilmin zirvesine çıkmış, itibar ve hürmetin en muhteşemini görmüş, sonraki senelerinde (...) 

Harezmi: Cebirin Kurucusu
Harezmi Horasan?da (Özbekistan?ın Karizmi kentinde) doğmuştur. Hayatının büyük bir bölümü Bağdat?da (Beytü?l Hikme?de) matematik, astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştir. Cebirin kurucusu olan Harezmi?nin iki önemli matematik kitabı vardır; "Cebir" ve "Hint Hesabı".Harezm'de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin 
Harezmi dokuzuncu yüzyılda yetişen cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman-Türk matematik, coğrafya ve astronomi alimi. İsmi Muhammed bin Mûsa el-Harezmi, künyesi Ebû Abdullah’tır. Adı Latinceye Alkhorizmi, Fransızcaya Algorithme, İngilizceye ise Augrim şeklinde geçmiştir. 780 (H.164) senesinde Harezm’de doğduğu kabul edilir. 850 (H.236) senesinde Bağdat’ta vefat etti. Üç oğlu olup, hepsi de matematik ilmi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.

: Uçmayı Başaran İlk Türk
Hezarfen Ahmed Çelebi, dünyada ilk kez uçmayı başaran Türk bilginidir. Onyedinci yüzyılda yaşadığı, 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan Dördüncü Murad zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. Evinde deneylerle uğr


İbn-i Firnas: Modern Havacılığın Öncüsü Bilgin
Tarihî kaynaklar İslâm bilgini Endülüslü İbn-i Firnas'ın da (? - 888) uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydeder. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzüldüğünü, daha sonra da ... 

İbn-i Haldun: Sosyolojinin Babası
İbn Haldun, İslâm âleminin yetiştirdiği en büyük sosyoloji ve tarih felsefesi bilginidir. Esas adı Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun olan ünlü bilgin, Tunuslu asil bir ailenin çocuğudur. Babasının basiretli gözetiminde ciddî bir tahsil gördü ve ilk olarak Kur?ân-ı Kerîmi ezberledi. Çağın kıraat allâmelerinden ...


İbn-i Rüşd: İslam Filozofu ve Hekimi
Endülüs'ün yetiştirmiş olduğu en büyük filozoflardan ve hekimlerden birisi olan İbn Rüşd (1126-1198), Aristoteles'in yapıtlarına yapmış olduğu yorumlarla Aristotelesçiliğin dirilmesini ve güçlenmesini sağlamıştır. Felsefecilerle kelamcılar arasında cereyan eden tartışmalarda, İbn Rüşd, felsefecilerin tarafını tutmuş ve ... 


İbn-i Sina: Dünya Tıbbına Yön Veren Tabip
Bilim ve tabâbet dünyasının semasında bir güneş gibi parlayan Müslüman Türk bilgini İbn-i Sînâ (980-1037), Buhârâ'ya bağlı Afşan'da doğdu. O, tarihin en büyük tıp allâmesidir. Esas adı Ebû Ali el Hüseyin, babası Abdullah bin Sinan, annesi ... 
İbn Sina, tam adı EBU ALİ EL-HÜSEYİN BİN ABDULLAH BİN SİNA, Latince AVICENNA (d.980, Buhara - ö. 1037, Hemedan, İran), en büyük İslam bilginlerinden olan filozof ve hekim. İslam düşüncesinde Farabi'yle başlayan Aristotelesçi (Meşsaî) felsefe geleneğinin en yetkin temsilcisidir. 


Kemalettin Demiri: İlk Zoolojik Ansiklopedinin Sahibi Bilgin
Varlıkların yaratılış özellikleri üzerine geniş incelemeler yaparak eserden müessire Yüce Yaratan'ın sonsuz kudretini nazarlara vermeye çalışan Kemaleddin Demîrî (1349-1405) ünlü bir zooloji bilginidir. Batılılardan 400 yıl önce zooloji konusunda ilk ansiklopediyi yazan bu bilginimiz Kahire'de doğdu. 



Mimar Sinan: Mimarların Pîri
Mimarlık tarihimizin ve hatta dünya mimarlık tarihinin en meşhur ve en önemli şahsiyetlerinden Mimar Koca Sinan, 1489 - 1588 yılları arasında yaşamış  dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir. Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da öldü. Doğum tarihi kesin değildir. Ailesine ve yaşamına ilişkin kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa Çelebi'nin onun ağzından yazdıklarına, mimarbaşı olduğu dönemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen belge ve kitaplara dayanmaktadır. Kaynaklara göre Sinan, I. Selim (Yavuz) padişah olduktan sonra başlatılan ve Rumeli'de olduğu gibi Anadolu'dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama uyarınca 1512'de devşirilerek İstanbul'a getirildi. 

5. Ders Abbasi Devleti dönemindeki siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler


ABBÂSİ DEVLETİ (750-1258)

Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in amcası Hazret-i Abbas -radiyallahu anh-ın soyundan geldiği için Abbasi devleti diye anılır.
Abbâsi döneminin ilk halifesi Ebu’l Abbas Abdullah’tır.
Abbâsiler iktidara gelince Suriye’nin nüfuz ve iktidarı kaybolmaya, onun yerini Irak almaya başladı. Abbâsîler, Emeviler’e âit bütün topraklara sahip oldular. Sadece Endülüs (İspanya), hiçbir zaman Abbasiler’e tâbi olmadığı gibi, Kuzey Afrika’nın batı kısımları da bir müddet Abbâsiler’e bağlı kalmışsa da daha sonra oralarda da müstakil idareler kurulmuştur.
İkinci Abbâsi halifesi olan Ebu Cafer Mansur Bağdat şehrini kurup orayı İslâm devletinin başşehri yaptı. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife -rahmetullahi aleyh- Hazretleri de bu dönemde yaşamış ve büyük eserler vermiştir. Abbâsiler devri Arap olmayanların da idari teşkilatta görev alabildikleri ve Türkler’in hızla müslümanlaştığı bir dönemdir.
Abbasilerin en parlak devri Harun Reşid zamanıdır. (786)

Harun Reşid:
Beşinci Abbasi Halifesi Harun Reşid, hakkı gözeten adaleti seven bir halife idi. Halk onun zamanında çok rahat etmiştir. İlmi ve ilim adamlarını sever, onlarla sohbet eder, iltifat ederdi. İmam-ı Âzam -rahmetullahi aleyh- Hazretleri’nin talebesi Ebu Yusuf’u kendine Kadiyyul-kuzat görevine getirmiştir.
Yapılan fetihlerle ülke öyle genişlemişti ki, o devirde hiçbir hükümdarın Harun Reşid kadar büyük ülkesi yoktu. Bağdat’a hastaneler, rasathaneler ve medreseler yapıldı. Memleketin imarına çok önem verdi. Bilim, sanat ve edebiyata önem vermiş, devrinde teknoloji Avrupa’yı geçmiştir.
Harun Reşid halkını seven, adaleti gözeten, şefkatli bir halife idi. Geceleri kıyafet değiştirip, halkın dertlerini dinler, onlara çare olmaya çalışırdı.
Harun Reşid’in ailesi Zübeyde Hatun da birçok imar faaliyetlerine ve hayır işlerine girişmiş, Mekke şehrine uzak mesafeden su getirtmiştir. Hâlâ bu su faal vaziyettedir.
Bizans ile yapılan savaşlar neticesi Bizans imparatoru sulh istemiş ve ağır vergiler ödemişti. Maveraünnehir bölgesinde çıkan isyanı bastırmak için ordusuyla yola çıktığında yolda hastalanarak vefat etmiştir.
Harun Reşid ehl-i sünnet’e bağlı idi. Ondan sonra gelen halifeler Mu’tezile mezhebini takip etmiş ve savunmuşlar, birçok ehl-i sünnet âlimine işkence etmişlerdir. Mu’tasım Billâh zamanında İmâm Ahmed bin Hanbel -rahmetullahi aleyh- gerek halife Mu’tasım ile gerekse Mu’tezile mezhebi savunucuları ile çok büyük mücadele etmiş, kendisine büyük işkence yapılmıştır.
Tâki Halife Mütevekkil Alellah ehl-i sünnet’e dönünceye kadar bu zulümler devam etmiştir.

Abbâsi Devlet Teşkilatı:
Hilafeti Emeviler’den alan Abbâsiler, merkezi Bağdat olan geniş bir devlete sahip oldular. Sâsânî Devleti’nden de istifade ederek devlet teşkilatını meydana getirdiler. Abbâsi halifeliği, cismani ve ruhani bütün idareyi elinde tutmuş, bir devlet olarak da diğer organları teşekkül ettirmiştir. Halife ve divandan başka adlî, askeri ve idari teşkilat da kurulmuştu.
Halifeden sonra en büyük makam ve mevki vezâretti. Veziri ilk defa İslâm âleminde Abbâsiler kullanmıştır. Hârun Reşid’den itibaren devlet işleri vezirlere bırakılmıştır. Abbâsilerin mükemmel orduları vardı. Ordu, muhtelif İslâm milletlerinden oluşuyordu. Türklerden ilk defa asker alan Mansûr idi.
Abbâsiler devrinde, müslüman milletler bir İslâm cemiyeti meydana getirmişlerdir. Kadınlar oldukça serbest bir hayat sürmüş, devlet işlerine müdahale edenleri bile olmuştur.
Pek çok zengin çıkmış, lüks ve israf içinde yaşamışlardır. Temizliğe verilen ehemmiyet sebebiyle Bağdat’ta pekçok hamam yapılmıştır. Ticaret iyice gelişmiştir. Dicle nehri ve Basra körfezi yoluyla deniz ticareti de iyice gelişmiş ve diğer devletlerle de alış-veriş yapılmaya başlanmıştır. Harun Reşid, Süveyş kanalını açtırmak istemiş, fakat Bizans’ın donanmasının ilerde Mekke ve Medine’ye zarar verebileceği düşüncesiyle bu plândan vazgeçmiştir.
Sanayinin, dokumacılığın, madenciliğin her kolu, bütün İslâm dünyasında gelişmiş, değerli eserler meydana getirilmiştir. Cam sanayii Suriye’den sonra Mısır ve diğer yerlerde de gelişmiş, haçlı seferleri esnasında renkli, mineli ebrulu rengarenk camlar, Avrupa’ya götürülmüştü. Kağıt, miladi sekizinci asırda Çin’den Semerkand’a oradan da Bağdat’a gelmiş ve kağıt imâlâthâneleri kurulmuştur.
Abbâsiler zamanında, her türlü ilimle uğraşılmış ve pek değerli eserler meydana getirilmiştir. İslâmi ilimler, Kûfe ve Basra’dan sonra Bağdat’ta gelişmeye başlamış, Kur’an, Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Lisan ilimlerinde pekçok âlim yetişmiş ve önemli eserler kaleme alınmıştır. Öteyandan astronomi, tıp ve coğrafya sahasında da önemli çalışmalar yapılmıştır.

Abbâsî Devleti’nin Yıkılışı:
Son Abbâsî Halifesi Mustasım devlet işlerini şiî ve devlet düşmanı olan veziri Alkami’ye bırakmıştı. Alkami’nin aleyhte çalışması, halifeyi yanıltması ve halifenin Moğol Hükümdarı Cengiz’in torunu, Hülâgû’ya sert bir cevap vermesi üzerine, Hülâgû, veziri Nâsıreddin-i Tûşî ve hıristiyan zevcesinin teşviki ile Bağdat’ı kuşattı. Halife, kendisine ve ailesine dokunulmamak şartıyla teslim oldu. Buna rağmen bütün Abbâsi ailesi öldürüldü. Şehir uzun süre yağma edildi. Kütüphaneler ateşe verildi, bir kısmı Dicle’ye atıldı. Asırlardan beri ilim ve ticaret merkezi olan Bağdat, böylece harabeye çevrildi. (1258)
Abbâsî devletinin yıkıldığı bu yılda Söğüt’te, Osmanlı Devleti’nin bânisi olan Osman Bey doğmuştur. Abbasilerin son halifesi Mustasım’ın oğlu, Hülâgû’nün Bağdat istilasından kurtularak Mısır’daki Sultan Baybars’a sığınmış, nesebini ve mukadder emanetleri ispat ederek 1261’de Mısır’da el-muntansır billah ünvanıyla halife ilân edilmiştir. Daha sonra hilafet Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi (1517) sonucu Osmanlı Devleti’ne geçmiştir.

Abbâsîler’in Yıkılış Sebepleri:
Abbâsi Halifeler’i içinde Harun Reşid gibi adaletli ve dirayetli hükümdarlar az yetişmiştir.
Abbâsiler eleman istihdamında ve adam kullanmakta gerekli dirâyeti gösteremediler. Kendilerine sadâkatle hizmet eden vezirleri ve kumandanları, sudan sebeplerle öldürerek yok etmişlerdir. Bu durum değerli adamların devlet işlerinden uzaklaşmasında yegane sebep teşkil etmiştir.
Hazret-i Ali -radiyallahu anh- oğullarına, Emeviler gibi düşmanca davrandılar, bu yüzden onlar da sık sık isyanlar çıkarıp devleti yıpratmışlardır.
Din adamlarına gereği kadar hürmet ve saygı göstermediler, isyanların çıktığı sırada Mu’tezile mezhebini resmi mezhep kabul edip, Ehl-i sünnet âlimlerine çok sert davrandılar.
Halkın ve âlimlerin kendilerinden uzaklaştığını görünce, yabancılardan hassa ordusu kurdular. Daima fitne ve fesada kayan Irak halkını, kendi haline bırakıp Samarra’ya göçtüler. Hassa ordusuna hakim olamayıp kendi başlarına belâ ettiler. Böylece Abbâsi Devleti zayıflayıp yıkıldı.

Türklerin Müslüman Olması:
Yeni bir din ve medeniyetin kabulü, cemiyet içerisinde inanış, düşünüş ve yaşayış gibi türlü bakımlardan husule getirdiği derin değişiklik ve inkişaflar dolayısıyle bir kavmin tarihinde, en mühim bir hadise olmak vasfını dâimâ muhafaza eder. Türkler’in İslâm dinine ve medeniyetine toptan girişleri, diğer din ve medeniyetlere intisaplarından farklı olarak, doğurduğu büyük ve müsbet neticeler itibariyle yalnız Türk ve İslâm tarihinin bir dönüm noktasını teşkil etmekle kalmaz, dünya tarihinin de en büyük hadiselerinden sayılacak bir ehemmiyet taşır.
Müslümanlar, Hulefâ-i raşidin devrinde Arap Yarımadası’ndan çıkmış, Hazret-i Ömer devrinde de İran’ı fethedip Horasan’ı almış, Türkistan hududuna dayanmıştır. Bu şekilde Türkler’le ilk temas bu dönemde başlamıştır. Göktürk Devleti’nin ikiye ayrılması neticesinde, Çinliler’in bazı bölgeleri istila etmeleri ve bu sıralarda Türkler’in aralarında birliği tesis edememelerinden istifade eden Emevî-İslâm kuvvetleri bu mıntıkada birçok bölge ele geçirmişlerdi. Kuteybe bin Müslim’in bu bölgedeki faaliyetleri oldukça verimli olmuştu. (705-715) Bilhassa Ömer bin Abdülâziz devrinde İslâmiyet, Türkler ve Berberiler arasında çok yayılmıştı.
Emeviler’in yıkılmasından sonra Abbâsîler, İslâm dünyasının lideri olarak Türkistan işleri ile uğraşmaya başladılar. Çin’in Mâverâünnehr’i istila etmek istemesi üzerine Horasan Valisi Ebu Müslim kumandanlarından Salih bin Ziyad’ı o bölgeye Talas’a göndermiş ve Türkler’e yardım etmiştir, neticede de Çin yenilerek iç karışıklığa maruz kalmıştır. Bu aynı zamanda hem Türkler’in, hem de İslâm ordusunun zaferi olmuştur. (751)

Bu zafer Türkler için bir dönüm noktası olmuştur. Türkler, kitleler halinde müslümanlığı kabul etmişler ve İslâm dini için canlarını, mallarını feda etmekten geri durmamışlardır.

4.Ders Emevi Devleti dönemindeki siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler

EMEVİLER DÖNEMİ (661- 750 )
1. MUAVİYE DÖNEMİ
Hz. Ali'nin ölümü ile Muaviye İslam Devleti'nin başına halifesi oldu. Muaviye Emevi kabilesinden olduğu için Muaviye ve daha sonra kendi soyundan gelen halifeler dönemine Emeviler dönemi denir. Muaviye halife olmakla birlikte tam anlamı ile rahat değildi. Çünkü Hz. Ali 'nin oğlu Hz. Hasan harekete geçmişti. Müslümanlar arasında yeniden bir savaş ortamı oluşuyordu. Ancak Hz. Hasan Müslümanlar arasında yeni bir savaşın olmasını istemediğinden Muaviye 'ye bazı şartlar öne sürerek savaştan çekildi. Buna göre Muaviye ölünce yerine Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin halife olacaktı. Muaviye bu teklifi kabul etti.

Muaviye döneminde bir taraftan iç karışıklıklar olurken diğer taraftan fetih hareketleri hızını kesmeden devam ediyordu. Rodos ve Girit adalarına seferler yapıldı. İstanbul ilk defa İslam donanması tarafından kuşatıldı. Ancak İstanbul'un kalın surları ve suda da yanan grejuva ateşi sayesinde kuşatmadan kurtuldu.
2.YEZİD DÖNEMİ
Muaviye daha ölmeden oğlu Yezid'i halife ilan etti. Hz. Hasan ile yapmış olduğu antlaşmaya uymadı. Bunun üzerine Hz. Hüseyin harekete geçti. Küçük bir grupla Kufe şehrine doğru yola çıktı. Ancak Kerbela şehri yakınlarında Yezid'in ordusu tarafından kuşatıldı, direnmesi üzerine etrafındakilerle beraber öldürüldü. Hz. Hüseyin'in öldürülmesi İslam Dünyasındaki ayrılıkları daha da arttırdı. Hz.Ali taraftarları Ayrılarak Şİİ mezhebini kurdular.

3. ABDÜLMELİK DÖNEMİ
Halife Abdülmelik iç karışıklıkları giderdikten sonra fetih hareketlerine devam etti. Arapça resmi dil olarak ilan edildi. İlk İslam parası bu dönemde bastırıldı.

4. VELİD DÖNEMİ
Halife Velid döneminde fetih hareketleri daha da hızlandı.İslam orduları bir taraftan Orta Asya'da fetihler yaparken diğer taraftan kuzey Afrika'nın fethi tamamlanmış İslam orduları Kadiks Savaşı ( 711) ( Emevi - Vizigotlar ) ile Cebelitarik boğazını geçerek İspanya'ya girmişti. Tarik Bin Ziyad komutasındaki İslam orduları kısa sürede İspanya'yı fethettiler.

Puvatya Savaşı: İspanya'yı fetheden İslam orduları Pirene Dağlarını aşarak Fransa ya girmeye başladılar. Bunu üzerine Arap-İslam ordusu ile Frank ordusu karşı karşıya geldi. İki taraf arasında yapılan Puvatya Savaşını Frank ordusu kazandı ve Müslüman Arapların Avrupa'daki fetih hareketi durmuştu. Yenilen Müslüman Arap ordusu Fransa'dan geri çekildi ve İspanya da kaldı.
Yaklaşık 90 yıl süren Emevi hanedanı Horasanlı Ebu Müslim'in başlattığı bir ayaklanma sonucunda yıkıldı ve yerine Abbasi hanedanı kuruldu.
EMEVİLERİN YIKILIŞ SEBEBLERİ
1. Emevilerin Arap olmayan Müslümanlara değer vermemeleri, Arapları üstün görmeleri. (Arap olmayan Müslümanlara "Mevali" diyorlardı.)
2. Önemli görevlere Emevi ailesinden olanların getirilmesi ve bu durum sonucu oluşan Arap kabileleri arasındaki huzursuzluk.
3. Emevi ailesi arasındaki geçimsizlikler.
4. Fetihlerin durması.
5. Hz.Ali taraftarlarının ( Şiiler) çalışmaları.
6. Hz. Abbas'ın soyundan gelenlerin çalışmaları (Hz.Abbas peygamberimizin amcasıdır.)

EMEVİLER DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Emeviler döneminde sınırlar doğuda Seyhun nehrine batıda Atlas okyanusuna, kuzeyde pirene dağlarına ve Anadolu içlerine kadar genişlemişti.
2. Emeviler döneminde İslam kültür ve uygarlığının temelleri atıldı.
3. Emeviler devrinde halifelik babadan oğula geçmeye başladı ve halifelik bir saltanata dönüştü.
4. Türklerle Araplar arasında şiddetli mücadeleler yapıldı. ( Emevilerin Arapçılık politikası bunda etkili olmuştur.)
5. Ülke yönetimi eyaletlere bölünmüştür.

3.Ders Dört Halife Dönemindeki siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmeler

DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632- 661)

DÖRT HALİFE DÖNEMİ  (632- 661)
Halife: Hz. Muhammed’in vekili, Müslümanların  din ve devlet başkanıdır.
Dört Halife döneminde halifeler halk oyu ile  (seçimle) başa gelmişlerdir. Bu yüzden dört halife dönemine İslam’da”Cumhuriyet”dönemi denir. “Hulefa-i Raşidin = Büyük Halifeler” de denir.
Dört Halifeden sonra, Emeviler le birlikte halifeler  seçilmemiş, yönetim saltanata dönüşmüştür.
Hz. EBUBEKİR DÖNEMİ ( 632- 634 )
* Seçimle göreve gelen ilk halifedir.   Döneminde;
1.   Yalancı Peygamberler sorunu çözümlendi. Dini ve siyasi birliği sağladı.
2.   Zekat vermek istemeyenler tekrar dine kazandırıldı.
Önemi: Arap yarımadasında dinsel ve siyasal birlik yeniden sağlandı. Müslümanlar arasında birlik ve beraberlik korundu.
3.   Kur’an ayetlerini toplatıp, kitap haline getirdi. Zeyd bin Sabid başkanlığındaki kurul, ayetleri birleştirdi. İleride çıkabilecek ihtilaflar önlendi. Aslı korundu. ( Mushaf= Kitap)
4.   Fetihleri;
    İslam’ı yaymak üzere Bizans ve Sasani  üzerine Müslüman orduları gönderildi.
Böylece, Arabistan dışına ilk seferler Hz. Ebubekir ile başladı.
   Halid bin Velid komutasındaki İslam ordusu Hire’yi ele geçirdi.
Hire kentinin  alınmasıyla ilk defa “ Cizye” vergisi alındı.
   Bizans ( Suriye ) üzerine ordu gönderildi. (  634 Yermük Savaşı )
Suriye kapıları Müslümanlara açıldı. Suriye’nin fethine zemin hazırlayan savaştır.
Hz. ÖMER DÖNEMİ ( 634-644 )
   Dört Halife döneminde fetihlerin en çok yoğunlaştığı dönemdir. Bu dönemde Sasaniler ve Bizansla mücadele edildi.
   Suriye, Mısır , İran fethedildi.
Bizans ile mücadele ( Suriye’nin Fethi) Hz. Ebubekir döneminde , Yermük savaşın -da yenilen Bizans orduları Şam’a çekilmişti. Suriye, 70 gün süren Şam kuşatması sonucunda Ecnadeyn (636) fethedildi. Şam, Kudüs alındı.
*  Kudüs’ün fethinden sonra ilk cami, “ Mescid’ül Aksa” ismiyle yapıldı.
Bizans ile mücadele ( Mısır’ın Fethi)  Amr İbn- ül As  Mısır’da  641’de Babilyon, 642 ‘de İskenderiye  ve Libya’ya kadar olan Mısır fethedildi.
* Mısır’da Fustat ( Kahire ) şehri kuruldu. ( Zamanla kültür ve sanat merkezi oldu.)
•   Mısır’ın Fethiyle;  a)Kuzey Afrika’da fetihler başladı. Köprü vazifesi gördü.
b)Baharat yolu, Müslümanların denetimine girdi.
Sasani  ile mücadele ( İran ‘ın Fethi) : 634 Köprü Savaşı , Müslümanlar Fırat’ı geçince geri çekilme  umudunu yok etmek için  köprüyü yaktırdılar. İran ordusundaki 30 kadar fil yüzünden İslam ordusu büyük bir mağlubiyete uğradı.
   635 Kadisiye Savaşı, Küfe yakınlarında, Sasaniler yenildi. Irak Müslümanların eline geçti ve İran yolu açıldı.
   642 Nihavend  Savaşı ile Sasani ordusu dağıldı.
Önemi: * Sasani Devletinin yıkılmasına zemin hazırlamıştır.
* Müslümanlar ile Türklerin sınır komşusu olmasına ortam hazırlamıştır. Türk – Arap ilişkileri başladı.
İslam orduları Asya’da  Horasan’a  ve  Kafkaslar’a , Afrika’da Libya’ya kadar ülkeleri fethetmişlerdi. Devletin sınırları genişleyince;devlet teşkilatı yeniden düzenlendi.
İÇTEKİ GELİŞMELER:
   Merkezi yönetimin gücünü arttırmak için, ülke( Eyaletlere)  yönetim birimlerine ayrıldı.
( Mısır, İran, Suriye gibi..)
   Fetihlerin artmasıyla;
a)   Düzenli kara ordusu kuruldu. ( Mesleği askerlik olan daimi ordular kuruldu.)
b)   Ordu karargahları oluşturuldu.
c)   Divan-ı Cünd denilen askeri divan kuruldu.(Abbasiler son şeklini verdi.)
   Mali alanda;
a)   “ Beyt’ül  Mal” denilen devlet hazinesi oluşturuldu.
b)   Baharat yolu denetim altına alındı.
c)   Vergilendirme kuralları belirlendi. Ayrıca Haraç ve Cizye vergileri düzenlendi.
   Adalet teşkilatı kurularak, eyaletlere Kadı ( adli) , Subaşı ( güvenlik ) atadı.
   İlk kez Posta teşkilatı kuruldu. ( Emeviler geliştirdi.)
   Fethedilen topraklarda İkta sistemini uyguladı. ( Memur ve askerlere maaş karşılığında arazi gelirlerinin verilmesi)
   Hicret Olayı (622) Hicri Takvime başlangıç oldu.
   Ticareti kolaylaştırmak için para bastırdı.
   Hz. Ömer Dönemi’nde kurumsallaşmaya önem verilerek, devlet örgütlenmesi gelişim gösterdi.
HZ. OSMAN DÖNEMİ: (644- 656)
   Emevi ( Ümeyye) soyundan gelen zengin bir tüccardı.
   80 yaşında halife olması, yaşlılığı ve yaradılış itibarı ile halim- selim bir kişi olması sebebiyle yönetime tam hakim olamadı.
   Yönetimde ırkçılıkları ile tanınan Emevi soyu ( akrabaları ) etkin oldu. Önemli valiliklere ve komutanlıklara getirildiler. Bu durum ise iç çatışmaları başlatacaktır.
   Horasan’ın alınması ile İran’ın fethi tamamlandı.
   Gürcistan fethedildi.
   Hazar Türkleri ile girilen mücadelede Belencer alındı. Ancak kuzey yönündeki ilerleyiş, Hazarlarca durduruldu.
Böylece;* İlk kez Müslüman Araplar ile Türkler arasında mücadele başladı.
* Rusların İslamlaşması engellendi.
   Kuzey Afrika’ya düzenlenen seferde Trablusgarp (Libya) ve Tunus fethedildi.
   Şam valisi Muaviye  ilk İslam donanmasını kurdu. Kıbrıs fethedildi.  Zatü’s  Savari Deniz Savaşında Bizans yenildi..
   Kuran-ı Kerim çoğaltılarak ( 6 nüsha) illere gönderildi.
   Yönetim ve hukuk Kuran’a dayandığı için ülke içinde birlik sağlanmış oldu.
   Önemli görevlere Emevi soyundan kişilerin getirilmesi, toplumda tepki ile karşılandı. (Soy taraftarlığı yeniden gündeme  geldi. İsyan sonucu Hz. Osman öldürüldü.)
HZ. ALİ DÖNEMİ (656- 661)
   Devlet otoritesinin zayıfladığı, parçalandığı bir zamanda halife oldu.
   Halifeliğini, Emevi soyundan gelen (Muaviye) ve ( Talha, Zübeyr ve Ayşe taraftarları) tanımadı. Bu durum iç savaşlara sebep olurken, “Halifelik Sorununu” başlattı.
Cemel ( Deve) Savaşı (656)
   Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr ile yapılan savaşı Hz. Ali kazanmıştır.
   Sonuç: Cemel savaşı ile; *Müslümanlar arasında yapılan ilk iç savaştır.
* Kufe başkent yapılmıştır.
   Sıffin Savaşı ve Hakem Olayı (657)
Şam valisi Muaviye’nin ( Emevi ailesinden )  Hz. Ali’nin halifeliğini tanımaması ve Hz. Osman’ın ölümünden Hz. Ali’yi  sorumlu göstermesi.
Sıffin Savaşını Hz. Ali taraftarları kazanırken, Muaviye hile ile ( Kur’an yapraklarını mızrak uçlarına takarak, Hz. Ali’nin askerlerinin geri çekilmesine sebep oldular.) savaşı sonuçsuz bıraktı.
Sıffin Savaşının galibini belirlemek için Hakemler tespit edildi.
Hakem Olayı (657)
   Hz. Ali  ( Musa El Eşari’yi ), Muaviye ise (Amr İbn’ül As’ı ) hakem seçtiler. Muaviye’nin hakemi  hile ile Hz. Ali’nin halifeliğini ele geçirerek, Muaviye’yi halife tayin etti.
Sonuç: * Hakemler Olayı ile dört halife dönemi sona erdi.
* Müslümanlar arası ilk siyasi ayrılıklar başladı.
1.   Şiiler       :  Hz. Ali taraftarları
2.   Emeviler : Muaviye taraftarları
3.   Hariciler : İkisini de kabul etmeyenler
Hariciler, çıkan karışıklıklara neden olarak, Muaviye, Amr İbn-ül As ve Hz. Ali’yi gösterdiler
Haricilerin suikastçılarından, Amr İbn-ül  , namaza vekilini gönderdiği için yara almadan kurtuldu. Muaviye yaralandı. Hz. Ali ise Kufe’de şehit edildi.

2. Ders Hz. Muhammed’in hayatı ve faaliyetleri

Hz. Muhammedin Hayatı

Hz. Muhammed (S.A.V) 571 yılında Mekke de dünyaya geldi. Doğmadan önce babası vefat etti. Doğduktan kısa bir süre sonra annesini kaybetti. Sonra dedesi Abdulmuttalip in himayesini girdi. Onun ölümünden sonra da amcası ebu talibin yanında kalmaya başladı. Küçük yaşlardan itibaren ticarete atıldı. Mekkede yaşayan ve puta tapan insanlara karşı çıkıyordu. Bu nedenle o insanlardan uzak kalmak için sürekli gözlerden uzak hira mağrasına çekiliyordu. 

Bu arada ilk eşi h.z haticeyle evlendi. Hazreti haticeden Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma adında altı çocuğu oldu Kasım ve Abdullah küçük yaştayken vefat etti. Yine bir gün hira mağrasına çekildiğinde vahiy meleği olan Cebrail geldi ve ona ilk vahy oku emrini verdi. Böylece hz. Muhammede (S.A.V) 40 yaşında peygamberlik verilmiş oldu.

 Ona ilk eşi hz. Hatice iman etti ardından hz. Ali sonra. Zeyd bin harise ardındanda Hz. Ebu Bekir iman etti sonra birçok insan bu mesaja kulak verdi. Müslümanların çok olmasına rağmen mekkenin ileri gelenleri Müslümanlara türlü eziyetler işkenceler ve boykot uyguluyorlardı. Budan korunmak için bir kısım Müslüman habeşistana hicret etti. Daha sonra arkalarında bir kısım Müslüman daha habeşistana hicret etti. Sonunda hz.Muhammedin (S.A.V) emriyle bütün Müslümanlar medineye hicret etti.

 Önden Müslümanlar gitti arkalarından da Hz. Muhammed ve arkadaşı Ebu Bekir gitti. Medine yerlileri (ensar) Müslümanları çok iyi karşıladılar. Medine yerlileriyle(ensar) mekkeden hicret edenler (muhacir) kardeş ilan edildi. Böylece Medine İslam devleti kurulmuş oldu. İslam devletinin kurulmasıyla müşrikler Müslümanlara saldırmaya başladı ilk savaş Bedir savaşı oldu. Müslümanlar ticaret için giden bir Mekke kervanını mekkede kalan eşyaları için el koymak istediler bunu duyan Mekkeliler savaş hazırlığı yaptılar ve Müslümanların üzerine geldiler.

 Bedir kayalıklarında karşılaşan ordular savaştılar. Bedir savaşında Müslümanlar galip geldi bunun sonucunda şam ticaret yolu Müslümanlara açılmış oldu. Savaşta ele geçen esirler 10 müslümana okuma yazma öğretmek şartı ile serbest bırakıldı. Mekkeli müşrikler bedir savaşının intikamını almak için uhud savaşını başlattı uhud savaşının başında Müslümanlar galipken peygamberimizin görevlendirdiği okçuların yerini terk etmesiyle Müslümanlar mağlup oldu. Ama yinede müşrikler kesin bir zafer kazanamadılar. Ardından hendek savaşı oldu çünkü Mekkeliler Müslümanlara ağır bir darbe vurmak istiyorlardı. Müslümanlar bunu duyunca selmanı farisinin önerisi üzerine medindenin etrafına kuyular kazdılar ve şehir savunmasına geçtiler. Böylece savaş Müslümanların zaferiyle sonuçlandı. 628 yılında Müslümanlar hacca gitmeye karar verdiler.

 Bundan tedirgin olan Mekkeliler onları içeri almayarak hudeybiye anlaşmasını imzaladılar. Hudeybiye anlaşması artık Müslümanların tanındığını gösteren bir anlaşmadır. 629 yılında Müslümanlar hayberi fethetti. Hayberin fethi ile şamın ticaret yolu Müslümanların eline geçti.hayberin fethinden sonra müslüamnlar ilk kez bizansla savaştı mutede savaşan ordular hiçbir sonuç elde edemeden geri döndüler. 630 yılında mekkenin fethi gerçekleşti. Mekkenin fethinden sonra arap yarım adası hızlı bir şekilde Müslümanların kontrolü altına girdi. Müslümanlar ve putperest arap kabileleri arasında yapılan Huneyn savaşınıda başarıyla Müslümanlar kazandı. Huneyn zaferinden sonra taif şehri kuşatıldı. Hz muhammedin son seferi ise tebük seferi olmuştur. Hz. Muhammed (S.A.V) son kez Müslümanlarla beraber hacca gitti ve buna veda haccı adı verildi veda haccında Müslümanlara veda niteliğinde konuşan Hz. Muhammed 632 yılında Medine de vefat etti şu anda kabri Medine de ravza-ı mutahhare da bulunmaktadır.

İslamiyet'in Doğuşu, Yayılması ve Türklerin Kabulü

İSLÂMİYET'İN DOĞUŞU ve YAYILMASI

  1. İslâmiyetten Önce Araplar

Din ve İnanışları: İslamiyetten önce Arapların büyük çoğunluğu puta tapardı. Putlarını Kâbe'ye koyarlar, her yıl hac mevsiminde ziyaret ederlerdi. Musevilik, Hristiyanlık ve Hanif dini de vardı.

Sosyal Yaşamları: Araplar kabileler halinde yaşarlardı. Kabileler arasında sürekli kan davaları vardı. Şehir ve köylerde oturanlar tarım ve ticaretle, göçebelerde hayvancılıkla uğraşırdı.

Erkek birden fazla kadınla evlenebilirdi. Kız çocukları aşağılanır, bazan öldürülürdü miras da verilmezdi. Kölelerin de hiçbir hakkı yoktu. 

2. İslâmiyetin Doğuşu

Hz. Muhammed 571 yılında Mekke'de doğdu. Babası Abdullah, annesi Amine Hatun’dur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden önce dedesinin sonra da amcası Ebu Talib'in yanında yetişti. Çobanlık ve ticaretle uğraştı. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. Bütün kötülüklerden uzak durması, doğruluğu ve zekasından dolayı “el emin” dendi. Kırk yaşlarına geldiğinde sık sık gittiği Hira dağındaki bir mağarada ilk vahyin gelmesiyle peygamber oldu.(610) 

Hicret ve Hz. Muhammed'in Seferleri: Hz. Muhammet İslam dinini önce gizlice yakınlarına anlattı. Daha sonra açıktan yaydı. Bu durum çıkarlarının elden gitmesinden korkan Mekke ileri gelenlerinin tepkisine yol açtı. Mekkeliler Müslümanlara baskı yapmaya başladılar.

Bunun üzerine Müslümanlar Mekke'den Medine'ye hicret (göç) ettiler (622). Böylece İslam Devleti'nin temelleri atıldı. Hz. Muhammed din ve devlet başkanı oldu.

Mekkeliler Müslümanların peşini bırakmadılar. Müslümanların Mekke'de kalan mallarını yağmaladılar. Bu durum Bedir Savaşı’na yol açtı. 624'te yapılan Bedir Savaşı’nı Müslümanlar kazandı. Bu durum Müslümanların kendilerine güvenini artırırken İslamın yayılışını da hızlandırdı.

625'te Mekkeliler Bedir’in intikamını almak istediler. Yapılan Uhud Savaşı’nda Müslümanlar yenildi. İki yıl sonra Mekkeliler Müslümanları kesin olarak yok etmek için Medine’yi kuşattılar. Ancak kazılan hendekleri geçemediler. Mekkelilerin başarısızlığı Arapların Müslümanlara olan ilgisini artırdı.

628'de yapılan Hudeybiye Antlaşması ile Mekkeliler Müslümanların varlığını tanımış oldu. 630'da Hz. Muhammed Mekke'yi ele geçirdi. Mekkelilerin tamamına yakını Müslüman oldu. İslamiyet Arabistan'daki en büyük güç oldu. 632'de Veda Haccı'nı yapan Hz. Muhammed aynı yıl vefat etti.
 


3. İslâmiyetin Yayılışı

Hz. Muhammed'den sonra yerine Hz. Ebubekir halife seçildi. Onun zamanında yalancı peygamberler ve zekat vermeyen kabileler itaat altına alındı. Kuranı Kerim kitap haline getirildi. Yerine geçen Hz. Ömer zamanında Irak, İran, Suriye ve Mısır fethedildi.

Hz Osman zamanında Türklerle savaşlar başladı. İlk İslam donanması kuruldu ve Kıbrıs alındı. Hz. Osman'ın son zamanında başlayan karışıklıklar Hz. Ali zamanında artarak devam etti. Bu durum İslam toplumunun bölünmesine ve fetihlerin durmasına neden oldu.

İslam fetih hareketleri Emeviler zamanında (661-750) yeniden hızlandı. Kuzey Afrika'nın fethi tamamlandı, İspanya fethedildi. Horasan ve Maveraünnehir bölgesi ele geçirildi. İstanbul kuşatıldı. Abbasiler döneminde fetihler durmuştur. Abbasiler fetihlerden çok islam dininin yayılması için çalışmışlar; bilim, sanat ve edebiyatla uğraşmışlardır. Türkler ve İranlılar gibi Arap olmayan uluslara devlet ve ordu yönetiminde görevler vermişlerdir.


TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
Türkler tarihleri boyunca pek çok din ve inanış biçimini benimsemiştir.Ancak bu dinler içerisinde en çok Göktanrı ve İslamiyet yayılmıştır.Bir toplumun sahip olduğu dini;sanatını,geleceğini,giyim kuşamını,ahlak yapısını,zevklerini,dilini ve ortak amaçlarını etkilemektedir.Bu nedenle din değiştirmek oldukça zordur.8 yy. ile 12.yy arasında Türk toplumu tarihinin en köklü değişimini yaşamış,bu nedenle tarihçiler Türk tarihinin İslamiyet öncesi ve sonrası olarak 2 bölümde incelemişlerdir.
Türk-Arap mücadeleleri Abbasiler döneminde şiddetini kaybetti.Çin ve Abbasi orduları arasında 751 yılında Talas savaşı Karluk Türklerinin Müslümanların yanında yer almasından dolayı Abbasilerin üstünlüğü ile sonuçlandı.Bu savaştan sonra Türk-Arap ilişkileri olumlu yönde gelişti.Bu olay Orta Asya’nın kaderini değiştirirken,Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinde de etkili oldu.Talas savaşında Çinlilere karşı Arapların yanında yer alan Karluklar 10.yy’dan itibaren kalabalık gruplar halinde İslamiyet’i kabul ettiler.